Adalet Neyin Adı?

Yayın: 10 Şubat 2014 - Pazartesi - Güncelleme: 10.02.2014 09:59:35
Editör - Bülent Çakır
Okuma Süresi: 6 dk.
Google News

Zaman zaman bazı insanların siyasette hak ettikleri yerde olmadıklarını düşünür ve dile getiririz.

 
Yine bazen de bazı insanların hak etmedikleri mevkilerde bulunduğunu, hak etmedikleri koltuklarda oturduklarını ifade ederiz. Ve çoğu zamanda yaşanılanlar ve zaman bizlerin haksız olmadığını gösterir. Çünkü bu siyasetin doğasında olan bir şeydir. Siyaset; kapısını açacağı, merdivenlerinde yükseleceği ya da düşeceği kişileri adil bir şekilde belirlemez. Evet, adil değildir çoğu zaman siyaset. Eğer bir oyuna benzetirsek siyaseti, oyunların en düzensizi, en biçimsizidir. Çünkü kuralları olmayan, disiplinsiz bir oyundur..!

 
Hayatta birçok alanda  başarının ölçülmesinde bilmeye ya da bilmemeye, çalışmaya ya da çalışmamaya bakılır ve bizim gideceğimiz yolu çoğu zaman bu tür ölçütler belirler. Bu yüzden siyasete bir oyun desek oyun değildir. Çünkü kuralları yoktur. Yarış desek yarış değildir. Çünkü hiç bir zaman herkes başlangıç çizgisinden eşit fırsatta başlamaz. Düşünün beş yüz metrelik bir koşu yarışına katılsanız, yarışa tüm yarışmacılarla aynı çizgide başlarsınız. Yarışmanın kuralları herkese eşit fırsatlar sunar. Herkes yarışa aynı noktadan, başlangıç çizgisinden başlar. Hiç kimsenin bir kaç metre ileriden başlamasına ya da koşarken yarışmacıların birbirlerine çelme takıp düşürmesine izin yoktur. Kurallara uymayan yarışmacı da diskalifiye olur.
 
Ya da bir sınav da değildir siyaset; çalışmadan, yorulmadan, birçok sorunun cevabı verilmeden geçilecek bir sınav olmadığına göre kesinlikle bir sınav olamaz siyaset. Yine ne kadar çok sevmesek de ve zaman zaman kızsak da sınavlar çoğu zaman bir öğrencinin bir dersi geçmeyi hak edip etmediğinin en adil ölçütüdür. İlköğretimde de, lisede de, üniversite de öğretmenlerimiz ya da hocalarımız sürekli hak edenin geçmesi gerektiğini, tembellik edenin, sınavına çalışmayan öğrencinin geçmesinin ise çalışan öğrencinin hakkını yemek olacağını söyler...
 
Siyasetin merdivenlerini “taban”dan çıkmaya çalışan birisi, uzun uğraşlardan sonra tam hak ettiğini düşündüğü yere varacakken oraya başka birsinin asansörle, hiç terlemeden ve çok daha kısa bir sürede ulaştığını görebilir... Bundan daha kötüsü yolda diğer yolcular tarafından düşürülebilir. Çünkü siyasetin merdivenlerini çıkarken aşağı itilenleri çok olur! Siyasette merdivenler de tek yönlüdür, iniş merdiveni yoktur siyasetin. Kimse asla zirveden inmek istemez. İnenler de ya birileri tarafından itilmiş ya da o kadar çok yüksekte duramayacak kadar yaşlanmış olanlardır...
 
Yine küçük çocuklara bir bakın; hiç bir zaman oyunlarına bir büyüğün müdahale etmesini istemezler. Çünkü o zaman oyun bozulur ama siyasette böyle değildir, Birileri gelir işlere karışır. İstediğini asansörle çıkarır, istediğini merdivenden iter ve her şey hiç bir şey olmamış gibi devam eder...
 
Siyaset herkese aynı imkanı tanımaz, önyargılıdır. Tabiri caizse “ben zengini severim” der ve zengine birçok kapıyı açar. Aslında kapıları açan anahtar paradır. Çünkü “paranın açamayacağı kapı yoktur” sözü tam siyasete uyar ve parası olan yarışa rakiplerinden bir kaç metre önde başlar. “Peki, nerde kaldı adalet?” diye sorarsanız hemen söyleyeyim. Adalet her zaman olduğu gibi yine kız çocuklarının isminde kaldı...
 
Ve aslında tüm bunlar adil ve kuralları olmayan bir oyunun kurallarını da oluşturmaya başlar. Mesela kural bir şudur; Siyaset para işidir. Kural iki; Siyasetçi samimi değildir. Bu kurallar da o kadar dışlayıcı kurallardır ki parası olmayanı siyasette pek göremez, samimi olanı da çok az görürsünüz.
 
Siyasette bazen lider olmaya ya da başarılı olmaya adilce hazırlanmayan kurallar da yetmez. Siyasette çoğu zaman liderler ve başarılar yaratılır. Lider olması gereken birçok kişi aslında kapı kapanınca yönetilendir ve lider bazen zararsız olduğu için, bazen de zarar verici sorumluluğu büyüklerin taşımak istememesinden doğar. 
 
Çivril’de de durum maalesef böyledir, ülkemizde siyasette başarı el öpmekle, cebi para doldurmakla ve insanların sorunlarını çözmekten ziyade onları gaza getirmekle elde edilir. Peki bu gerçek bir başarı mıdır? Kesinlikle hayır. Peki istisnalar yok mudur? Elbette vardır. Bilgisiyle, kültürüyle, deneyimiyle ve  tüm bunların verdiği güçle kimsenin elini öpmeden, gölgesi olmadan siyasette başarılı olanlar da vardır ama bunlar araya karışanlar olarak görülür ve siyasetin kuralsızlığından doğan üçüncü kurala göre bunlar ilk görüldüğü yerde merdivenden itilmesi gerekenlerdir.
 
Bu yüzden el öpmeden, gölgelik yapmadan siyasette başarılı olanlar sıkı tutunmalıdırlar. Çünkü hem siyasetin, hem de Çivril’in onlara ihtiyacı var.
 
Hem de çok!
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.